Genelde neye alışmışızdır; ayrılıkla ilgili olan şarkılar yavaş olur, derinden gider, kulaktan çok zihne ve kalbe etki etmelidir. Örneğin Steelheart'ın She's Gone şarkısı tamda bu kıvamdadır ki Matijevic'in çığlıkları kulağınızı direk geçip kalbinize ulaşır. Hele ki sevdiğinizden yeni ayrılmışsanız.. Ancak Rainbow'un Difficult To Cure albümünde bize hediye ettiği I Surrender böyle değil. Olabildiğince hareketli, insanın içinde hoplama zıplama isteği yaratan bir şarkı(2009 yılına bu şarkıda zıplarken ve şarkıyı avazım çıkana kadar bağırarak söylerken girdim ve cidden çok eğlendim).
Grupların yaptıkları albümlerde, müziklerinde, sözlerinde ve duruşlarında her zaman dikkate değer şeyler vardır. Bunlar grubun duruşunu belirler biliyorsunuz. Rainbow'un en önemli elemanı (her ne kadar çok kaliteli elemanlar gruba dahil olup ayrılmışsa da) Ritchie Blackmore'dur. İşte bu yüzden Blackmore's Night olarak devam eder grup bir süre kariyerine. Aslında bir proje grubu sayılır en başta ancak Roger Glover, Ronnie J. Dio, Joe Lynn Turner ve Tom Rondinelli gibi isimlerin katkılarıyla Deep Purple ayarını yakalamıştır. Şarkınında bir duyguyu, o duygunun karşıtı bir tonda anlatabilmesinin ve o duyguyu herkese hissettirebilmesinin sırrı işte bu müzikal dehada yatıyor. Sadece Blackmore sağlamasada bunu en büyük pay tartışmasız ona ait kanımca.
Şarkıya dönecek olursam öncelikle şarkıyı dile getiren elemanın zamanın birinde bir eşeklik yaptığını anlıyorum. Eşeklik yapmakla kalmamışta, bir süre kendini haklı sanmış ya da böyle davranmış hatun kişi döner gelir diye. Ancak şu var ki hatun kişiler böyle numaraları yutmazlar. Bu durumda da hatun numarayı yutmuyor ve eleman dondobalak kalıyor. Aerosmith'in Crazy şarkısında gördüğümüz "Adamı mezarına gönderen bir tür aşk bu.." türünden bir yakınmayla başlıyor eleman "Tamam teslim oluyorum bebeğim, elindeyim, benle ne istersen yap" diye. Dahası eleman bu türden bir duyguyu ilk kez yaşıyor ve kendi başıma hallederim dese de fayda etmiyor. Şarkının nakaratı şu şekilde:
Teslim oluyorum, teslim oluyorum
Rol yapmayı bırakıyorum
Duyarlı ol, duyarlı ol canım
Sana gönderdiğim aşkı hissedemiyor musun?
Teslim oluyorum
Şarkıyı müzikal açıdan değerlendirdiğimde ilk dikkatimi çeken Joe Lynn Turner'ın muhteşem sesi oluyor sayın okurlar. Turner'ın grupla ilk albümü Difficult To Cure ve belki birazda Dio'dan sonra kendisini kanıtlama isteğiyle şarkıları çok iyi yorumluyor. Şarkıdaki inişleri çıkışlar tamda olması gerektiği gibi ve olması gerektiği yerlerde. "Don't take away this feel inside/I'm still in love with you" kısmı şarkının en vurucu yeriyse bunda -tamam Blackmore ve Glover'ında katkısı var ama- Turner'ın sesi birinci sebeptir. Şarkının solosuna baktığımda tam, %100, safkan bir Ritchie Blackmore solosu görüyorum ki mutluluktan uçuyorum (bir ayrılık şarkısında?). Akılda kalıcı bir solo olması sebebiyle okula giderken, ders çalışırken falan epey mırıldanırım. Birde pek bahsetmedim ama Glover'ın bass katkısı muhteşem. Arkada birisinin sürekli birşeyler yaptığını, bunun şarkının böylesine dolgun ve doyurucu olmasında etken oluşturduğunu biliyorsunuz.
Rock müziğin klasiklerinden olan bu şarkıya birçok "rock best of.." toplama albümlerinden ulaşabilirsiniz. Olmadı myspace'e bir bakın bakalım..
Bu da klibin youtube linki, ki youtube'a giremeyenler için ktunnel her zaman mevcut.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder