Bir önceki yazımda evrim teorisini kısaca anlattım. Bu yazımda ise gerek ülkemizde gerekse de dünyanın diğer ülkelerinde yanıl bilinen evrim efsanelerinden bahsetmek istiyorum.
Bunların en klişe, en ağızlara sakız olanı rastlantı meselesidir. Denir ki bu konuşmayı, yürümeyi, düşünmeyi organize eden beyin; görme aygıtı göz ve diğer uzuvlarımız tamamen tesadüfi bir şekilde mi oluşmuştur? Evrim konusunda ortalama bir bilgi birikimi olan herkes bu sorunun cevabını büyük bir hayır yanı sıra küçük bir evet ile verir. Tesadüfler evrimin sadece bir değişkenidir. Evrim birçok değişkenin bir araya gelmesi ile oluşmuş bir süreçtir. Tesadüflerin hiç olmadığı bir ortam canlandıralım zihnimizde. Bu ortamda yaşayan bireylerin oluşturduğu toplulukta -işlevi şu an için önemsiz olan- bir A geninin bulunma sıklığı 1/4 olsun. Bu gen ortamda yaşama şansını arttırıyor ise nesiller geçtikçe bu A genini taşıyan bireyler toplulukta daha da çoğalmaya başlar, A genine sahip olmayan bireylere oranla daha avantajlı oldukları için. Sonuçta öyle bir an düşünelim ki A geninin bulunma sıklığı 99/100 gibi "çok" bir değere gelsin. İşte bu bir evrim mekanizmasıdır. Rastlantı yoktu burada, sadece kalıtsal çeşitlilik sonucu ortaya çıkmış (ve ya aktif hale geçmiş) bir A geninin, sahiplerine avantaj kazandırdığı için topluluktaki bulunma sıklığını (yani frekansını) arttı. Rastlantı işin içine mutasyonlarda girer ki laboratuvarda sirkesineklerine bile kontrollü mutasyonlar yaptırılıp bu değişimin evrim sürecine etkisi incelenmiştir.
Bir diğer yanlış anlaşılma ise (aslında az önce laf arasında açıklamışta olsam) sanki bir bireyin gittikçe değişmesinin evrim olduğudur. Hayır, bir bireyin ömrü boyunca geçirdiği morfolojik değişiklikler evrim değil adaptasyondur. Adaptasyonlar %99.99999... oranında oğul döllere aktarılmaz. Yani bu kadar lafın özeti bir canlı Hulk gibi öööaaarrgghhh diyip değişmez; değişse bile bu evrim olmaz çünkü oğul döllere aktarılmaz. Bu görüş Lamarckçılıktır ki evrim teorisi Lamarck'ın düşüncesinin yanlış olduğunu iddia etmektedir zaten. Buna karşın ne yazık ki evrim karşıtları ve bir takım evrim yanlıları bu hataya düşmektedirler.
Evrim teorisi Tanrı karşıtı bir teori değildir. Evrim, Tanrı'nın var olup olmadığı ile ilgilenmez. Hatta inanır mısınız; evrim süreci "kör"dür. Düşünmez, çünkü buna gerek yoktur. Evrim, genetik havuzda yüzen genlerin sahiplerine kazandırdıkları avantajlar oranında artıp azalmalar sürecidir sadece. Ayrıca Tanrı kavramı o kadar esnektir ki evrimi dahi kabullenebilir. Bu konuda Kenneth Miller isimli bir öğretim görevlisi, evrimin Tanrının işi olabileceğini söylüyor.
Yanlış bilinen birçok şey olabilir, elimden geldiğince de yanıtlamaya çalışırım. Burada amaç evrimi ispat etmek, empoze etmek falan değil, sadece doğru bir şekilde bilinmesini sağlamak. Eğer ortada dünyayı peşinden konuşturan bir fikir varsa bence bu düşünce hakkında olabildiğince çok bilgi edinilmesi gerekir. Yoksa nasıl karşı çıkılabilir ya da savunulabilir ki? Evrim konusuna tamamen hakim bir insanın, "Ben evrim sürecinin yaşandığına inanmıyorum, çünkü şöyle ..." demesi kabul edilebilir bir davranıştır; fakat ben böyle bir durumun olmayacağını düşünüyorum. Son olarak, evrimi sadece karşıtlarından değil biraz da yandaşlarından, bilim insanlarından okumak ufukları genişletir.
5 Haziran 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Karmasik bilimsel teoriler halk tarafindan iyi anlasilamazlar. Cunku halk eline makaleleri alip okuyamaz, binlerce deney sonucunu analiz edemez. Onun yerine bir takim guvendigi insanlarin sozlerine inanir.
Haliyle toplumun kanaat onderleri bu halde olunca, evrim hakkinda dogru bilinenleri ne kadar uzun anlatirsak anlatalim okutamayiz. Cunku halk oturup okumuyor.
Pek umutlu degilim maalesef :)
Yorum Gönder