13 Aralık 2008 Cumartesi

Yine Ankara, Yine Otobüs

Bayramdan bir gün önceydi sanırım, Tandoğan'dan belediye otobüsüne bindim eve dönüyorum. Otobüs, otobüs demeye bin şahit isteyen nostaljik müze kaçkını Ikarus. Neyse önlerden kocaman bavullu bir kızın yanına oturdum. Belliydi tren garında ineceği, sanırım Ankara'da okuyan bir üniversiteliydi. Karşımda şişman bir adam, yanında eşi olduğu belli genç bir kadın oturuyordu. Belli belirsiz bir uğultu vardı otobüs içerisinde, konuşmalardan doğan. Ikarus otobüslere eğer binilecekse akşam binilmelidir. Zira kendini aydınlatmayan lambalarının oluşturduğu loş ışık insana yazma isteği verir. Ancak bu sefer yazma isteği veren loş ışık değil, otobüs şöförü oldu. Tren garında adam kıza dönüp "Gar burası" dedi, kız hazırlandı, kocaman bavulu zorlana zorlana indirdi ve gitti. Ben o kadar minyon birinin o bavulu nasıl indirdiğine şaşırırken şöför dönüp "Operadan döncez dimi?" dedi. Düşünün o andaki kafa karışıklığımı... Adam ikinci kez sorunca da bu sefer "Nasıl oluyorda adam bana yol soruyor?" diye şaşırdım. O ara "Yolu bilen var mı?" da dedi hatta. Baktım trafik açıldı, hıhı dedim kafamı salladım. Düşündükçe garipleşiyor olay zaten, bir belediye otobüsü şöförü yol soruyor. Hani durum belli, o sefere çıkması gereken adamın bir işi vardı heralde ki yolu az çok bilen bir başka şöför yerine geçmişti; ancak beni düşündüren önde kimse oturmuyor olsaydı durumun ne olacağı? Ankara, bunuda yaşattın bana hayatımda; yaşasın EGO!

Hiç yorum yok: